Türkiye deprem kuşağı üzerinde. Ben bir deprem uzmanı değilim. Ancak televizyon haberlerinde ekrana yansıyan haritanın kızarmış yerlerine bakınca sadece İç Anadolu bölgesinin kırmızıya boyanmadığını görüyorum.
Bu manzara karşısında biraz tedirgin, biraz üzgün, biraz da şaşkın bir vaziyette “acaba” diyorum “Konya’dan İstanbul’a taşınmasa mı idim.” Ama nasib. İnsanın karnının doyduğu yer memleketidir diye bir Anadolu ata sözü vardır. Gerçi atalar böyle bir sözü söylemişler mi bilmiyorum ancak bu sözü öyle yada böyle bir çoğumuz kullanmışızdır. Doğduğun yer mi, doyduğun yer mi diye.
Yazının başlığını okuyunca elbette anlamışsınızdır. Depremden bahsedeceğim. Ancak kahinlik yapmayacağım. “a” nın üzerine inceltme işareti koymadan, kalın tonlayarak okuyun. Evet doğru bildiniz kahin.
Bunlar çoğaldılar. Yok Nostradamus, yok baba vanga, yok yorganidis. Hepsi dünyanın geleceğine ilişkin kehanetlerde bulunuyorlar. Şu senede şunların olacağını bildi, şu kadar yıl önce bugünü tahmin etti, şu kadar asır önce bugüne dair bilgiler verdi.
Gün geçmiyor ki Türk gazetelerinde yabancı bir isimle anılan bir kahinin sözleri manşet olmasın. Halkımız zaten tevatüre teşne. Hadi bakalım atlayın balıklama. Depremin olacağını, hem de nokta atışı şurada olacağını, kaç şiddetinde sallayacağını bilmiş arkadaş, deyip yerlere göklere sığdıramıyoruz. Hemen hatırlatalım. Geleceği Rabbimizden başka hiç kimse bilemez.
İşin acı tarafı hadise gerçekleştikten sonra “arkadaş şu adam demişti de biz inanmamıştık. Bak nasıl da bildi” teranelerinin bahse konu adamın şöhretine şöhret kattığı da cabası.
Birkaç gün önce Elaziz şehrinde bir deprem oldu. Malatya’da, Adıyaman’da yakın şehirlerde hatta Trabzon’da bile hissedildi bu depremin etkileri. 20 den fazla insanımız hayatını kaybetti, 1000’in üzerinde insanımız ise ağır yada hafif yaralanarak hastahanelere kaldırıldı.
Burada dikkat çekilmesi gereken husus felaketin boyutlarından ziyade organize olunması ve sarsıntıdan yaklaşık kırk dakika kadar sonra doğru ve gerçekçi bilgilerin, kurulan olağanüstü kriz masalarının olduğu bölgelere ulaştırılması ve basına dağıtılması. Yani olabildiğince hızlı bir ogranizasyon söz konusu. Hemde çok başarılı.
Gerçi Elaziz depremi, Marmara depremi kadar yıkıcı olmadı. Buna şükrediyoruz. Ancak gördük ki daha bilinçliyiz, daha çabuk organize oluyoruz, daha çabuk toparlanıyoruz.
Bu arada Türkiye’nin her yerinden büyük ya da küçük tonajlı taşıma araçları olanlar gazetelere ilan verir gibi çarşaf çarşaf haberlere çıktılar. Bulunduğu ilden deprem bölgesine gönderilecek yardım malzemelerini ücret talep etmeden götürmeye hazır olduğunu bildiren iyi yürekli şoför arkadaşlar. Rabbim bu kahramanların hepsinden razı olsun. Birlik ve beraberliğin en güzel örneklerinden birini sergilediler.
Halkımız hemen yardım seferberliğine başladı. Kızılay anında sıcak yemek kamyonunu, seyyar mutfağını deprem bölgesine sevketti. Ardından Beşir yardımlaşma ve dayanışma derneği en yakın bölgede bulunan mobil aşevini deprem bölgesine sevketti. Ayrıca bölgede bulunan Afat ekipleri ile diğer illerden organize olarak bölgeye sevk olunan diğer afat ve kurtarma ekipleri hızlı, hummalı ve profesyonel bir müdahale ile yaptıkları çalışmalar neticesinde toprak altından saatler sonra canlı olarak vatandaşlarımızı kurtarmaya başladılar.
Enkazın altından sağ olarak çıkarılan her kardeşimiz için sevincimiz bir kat daha arttı, yüzümüz güldü. Enkaz altında kalıp hayatını kaybeden her kardeşimiz içinse yüreğimiz burkuldu. Kurtulanlar için şükür dualarına kıpırdayan dudaklarımız, hayatını kaybedenler için rahmet, merhamet ve şefaat dileyen dualara kıpırdadı.
Maalesef bu elim ve üzücü olaydan nem’alanan, beslenen kubur faresi zihniyetli, kalbi karışık, zihni karışık, ruhu satılmış, oturduğu yerden ahkam kesmeye çalışan, her şeyi bildiğini zanneden, her olayda yırtık çoraptan çıkan baş parmak gibi ortaya atılan, feryad figan eleştiren, hükümete çatan, özellikle sevmediği isimleri zikrederek bütün sorumluluğu bu isimlere yüklemeye çalışan kuş beyinli, zihniyetsiz, ahlaksız, şeref yoksunu, haysiyet düşkünü, çukur ahlaklı insanlar var.
Düşmanlarımızın bile böyle bir faciada geçmiş olsun dileklerini iletme ihtiyacı hissettikleri bir anda yüreklerindeki kini kusabilmek için mal bulmuş mağribi gibi ortalığa düşüp felaket tellallığı yapan bu dengesizleri koyabileceğimiz herhangi bir kalıp, sığdırabileceğimiz herhangi bir kap yok. Çünkü bunlar embesilgillerin terliksi sınıfında ve omurgasızlar grubundalar.
Kimi sanatçı olduğunu söylüyor ki yüzüne baktığınız zaman günlerce işinizin rast gitmeyeceği kadar nursuzlar. Kimi siyasetçi olduğunu iddia ediyor. Söylediği her sözün yalan olduğu, ruhlarındaki karalığın ve nursuzluğun yüzlerine vurduğu, ortalığa çıktıkları zaman yanlarına yaklaşanların bile kokusundan rahatsız oldukları iğrenç bedenleri ile yeryüzünü kirleten varlıklar. Yüzlerinin karalığına sebep ise yalanın girdiği kalplerinden imanın hızla ve büyük bir gürültüye kaçmasıdır. Çünkü yalan ile iman aynı kalpte durmazlar.
Bunlar o kadar aşağılık insanlar ki, toprağın altında kalmış, acı içinde kıvranan, çaresizlikle kurtarılmayı bekleyen Elaziz’li kardeşlerimiz hakkında buraya yazamayacağım kadar galiz iftiralar atmayı vazife addediyorlar.
Alınları secdeyi rahmana gelmeyen, ömürleri boyunca tuvaletle yatak arasında bir hayat kirli ve kokuşmuş bir hayat süren, kubur farelerinin bile kıskanacağı kadar pis, idealsiz, gayesiz, imansız, ahlaksız, şerefsiz hayatları olan bu insanlar için en güzel tanımı yine Kur’an-ı Kerim yapıyor. “Belhum Adal” diyor. Yani hayvandan da aşağı.
Rabbim memleketimizi, milletimizi her türlü doğal afetten korusun ve Rabbimize yalvarıyoruz içimizdeki bu akılsızlar, beyinsizler yüzünden bizi de cezalandırma diye.
Bir kez daha deprem de hayatını kaybeden kardeşlerimize Rabbimizden rahmet, mağfiret ve merhametle muamele etmesi için duada bulunuyoruz. Yaralı olarak kurtulan kardeşlerimize de Şafi Celle Celalühü ismi ile tecelli etmesi için yakarıyoruz.
Bu yazıyı okuduktan sonra depremde hayatlarını kaybeden kardeşlerimiz için birer fatiha armağan edersiniz değil mi?
0
0
0