Yerler, gökler ve ikisi arasındaki her şey O’nundur. Fizik O’nun, metafizik O’nundur. Geceler, gündüzler, fecirler ve kuşluklar O’nundur. Harfler, kelimeler ve lisanlar O’nundur. Günler, aylar, yıllar ve asırlar O’nundur. Mühimler O’nun, ehemler O’nundur. Çizgiler, yörüngeler ve hesaplar O’nundur. Gözler, kalpler ve vicdanlar O’nundur. Bize lütuflar gönderen, imtihanı şairin beyitleri gibi bazan meyus ve bazen mesrur eyleyen hikmetler hep O’nun, hep O’nundur.
Yıllar, kimine göre itibar, kimine göre ihtikâr olabilir. Kimi yükünü yükleyip kimi biçarelik deryasında boğulabilir. Kimi sevabın halelerini genişletip, kimi ise günahın harabelerine batabilir. Hayat, her daim âdemoğluna terfi vermez, bazen tenzil ile tetkik nimetini hatırlamasını ister. Çünkü tetkik olunmayan hayatlar, biçareliğe meyillidir. Başı döner, kalbi sıkışır, aklı karışır ve ayakları dolaşır. Yılın her lahzasında vuku bulan eğrimlerin, mihnetlerin ve kasvetlerin devası, yine yıl içine serpiştirilmiş zamanlar ile ikame edilir. Bu zamanların ulu terkibi, Ramazan’dır.
Yine geldi o kutlu ay. Neşidesi ve neşvesiyle geldi. Çarşılara bereket, hanelere huzur, kâinata sükûnetle geldi. Kapımızı birden çalmadı, Yüce Mevla, alıştıra alıştıra gönderdi bu enfes rahmani lezzeti. Evvela Receb-i Şerifle aşina eyledi, sonra Şaban-ı Şerifle sıkı bir talime tabi eyledi. Nihayetinde kâmilen tatbik edilmek üzere gönderdi Ramazan’ı. Regaip Kandilini bildirdi, Mirac ile taltif etti ve Berat Kandiliyle pirüpak olma fırsatını sunarak Kadir gecesine hazırladı. Mideleri değil ruhları doyurmak üzere dinginliği ve afiyetiyle geldi. Hep kalsın demek bize düşmez. Hep kalacak olsaydı, böylesine heyecanla beklenmezdi, özlenmezdi ve belki bu denli hürmet edilmezdi.
Mevsimlerin şanı, kendi içinde farklı veçheleriyle tezahür etse de baharın bir diriliş hakikati olduğu herkesçe malumdur. Dirilmek, hem yeni hem de yeniden bir merhaledir. Telaşların yok oluşa döndüğü, uzakların yaklaştığı ve rahmetin bollaştığı vakitler hep rahmanidir. Bu vakitler, yeni hamlelerin ve yeniden diyebilen ehli imanın muhitlerinde yetişir. Yeniliklerin ikliminde portrelere ilham gelir. Hatırlamalar yansır kalbin mütebessim kıyılarına. Sağların hatırı, ölülerin hâtıraları dokunur gönül yamaçlarına. Karakışlar biter, boranlar diner ve çiğdemler yeşerir yürek vadilerinde… Yeniliklerin sayfaları beyazdır, istiklal ruhludur ve büyüleyici manaları barındırır. İşte ayların baharı ve yenilenmenin taçlı kapısı Ramazan’a tekabül eder. Ona kavuşmak zafer kazanmış bir ordunun heyecanı ve sevinci gibidir.
Güneşler batmış, günler tükenmiş, aylar bitmiş ve Müslümana rahvan rahvan sürdüğü atın dörtnala koştuğu zamanlar gelmiştir. Yüce bir devlet sunulmuştur tahtına oturacağı, mucizeleri barındıran nefesler bahşedilmiştir. Sezgilerin derinliklerine vakıf olunacak merdivenler yapılmıştır. Gayretin gökkuşakları daha bir renklenmiştir. Yaşamanın hengâmesinde kâhinler inlerine girerken, âlimler yeniden rahlelerine kavuşmuştur. Ramazan’da efkâr dolu yüzler bereketin hüsnü kabulüne muhatap olmuştur, yetim doymuş öksüz sevince gark olmuş ve mümin nefsinin cenginden galip gelmiştir. Gönül sevgiye, çiçek yemişe ve Müslüman Ramazan’a eriştiğinde, aşılmaz denilen engellerin yürür adımlarla geçilmiştir. Büyük hayretlikler yüce hayranlıklara tahvil olmuştur. Daha nice harikuladelikler, Ramazan’ın gelişiyle vuku bulmuştur.
Ramazan ikliminde insan ve ihsan ahlakından vazgeçmeyen Göklü Yalvacımızın (sav) iyileştirici sözlerini duyarız defalarca. Hocalar kürsüye biraz daha özenerek ve hazırlanarak gelir. Ekşi suratların ve at hırsızı kılıklıların nispeten izbeye çekildiğini görürüz. İnsanlık kendini yenileyerek baharın izlerini takip eder. Açığa çıkacak bütün rahmet ve mağfiret şuaları akseder huzurun yontulmuş yüzüne. Esasen huzur yontulmuş ve işlenmiş yüzlerde mağfiretin mâkesini bulur. Katmerlenmiş günahlar firene basar, çünkü hengâm-ı arzuhaller kabule şâyan olur. Cürümler fokurdamayı bırakır ve dikenler tüylerini döker. Tabiat, kelebek kanatları gibi hafifler ve yuvasına dönen kuş misali rahat bir nefes alır. Nefisleri ifrat taşına dönüştüren kahredişler, seherin son lokmalarıyla erimeye yüz tutar. Yüce dağların eteklerinden tefrit kayaları dökülür. Midesi bulananlar ibadet iksiriyle yeniden canlanır. Nurlar inip gökyüzü parıldadıkça kadir gecesi yaklaşır ve ona denk gelenin güneşi doğar cennetin ufuklarında…
Gök kubbede diyarlardan diyarlara ihmal edilmemiş mesajlar yankılanırken, ölçülerin yeniden paye bulduğunu, aşkın şarabının secdelerde mest olduğunu, kıraatin kalp atışlarının hızlandığını, ilahiler takrir edildikçe bülbüllerin dillendiğini, rahmani keşiflerin sokaklarda gezdiğini, fertlerin müstakilden cemaate dönüştüğünü, uzun müddetli nice isyanların baş eğdiğini, günahların biriktiği mahzenin kapandığını, kurumuş bütün çeşmelerin billur billur akmaya başladığını, etrafına neşeyle bakanların çoğaldığını, hürmetle selam verip muhabbetle selamların her yana yayıldığını, dört bir köşede Hak Çalab’a yakarışların çoğaldığını, niyaz ehlinin kul olduğunu gördüğünü, gördükçe acizleştiğini, acizleştikçe özünü fark ettiğini, fark ettikçe âlemler içindeki mümtaz ve müstesna yerini daha şuurlu anladığını, anladıkça rüzgârları göğüsleyen imanın genişlediğini, kalemin kudretini, ibadetin tesirini ve ilmin merhalesinin ne denli güçlü olduğunu fehmeden her kişi, Ramazan’a ulaşmış demektir.
Ramazan isteyene gelir, namaza gelir, geceyi ihya etmeye niyetli olanlara gelir. Çocuğun tekne orucuna, nefesi misk gibi kokan yetişkinlere gelir. Katılaşan kalpleri Kur’an ile yumuşatanlara gelir, iftara ve sahura salavatlarla sofra hazırlayan annelere gelir, seccadeleri tesbihatlarla örgüleyen bacılara gelir. Helal kazancın gayretine düşen ve çocuğunun elinden tutup teravihin serencamına teslim olan babalara gelir. Bizden olmayanların bize zorladığı düzenler içinden sıyrılıp eve helal nimetin ihlasını hisseden ağabeylere gelir. Malının kırkta birini kuruşu kuruşuna hesaplayanlarla birlikte, asıl canı yanana kadar vermeye zorlayan zenginlere gelir. İmkânını aşmasına rağmen infaktan beri durmayan eli açıklara gelir. Ruhunu temizlemeye cehd etmek maksadıyla itikâfa devam edenlere gelir. Gelir elbette bu mübarek ay, lakin hasbelkader aç kalanlara değil, hücrelerine kadar ilahi gıdalarla doymaya niyetlenenlere gelir.
Ramazan Ramazandır… Kimine hep, kimine hiçtir… İman ehlinin başucu vakti, inkârcıların talihsizliğidir…